Anadolu’nun farklı coğrafyalarında büyüdük, doğanın mucizesi arıların vızıldadığı rüyalar gördük, sevdik o rüyaları. Bir imkânın peşine düştük, sonra. Arıdan aldıklarımızla şifa vermek istiyorduk ama bunu başka türlü yapmalıydık.
Bir gün hayat bizi bir kavşakta buluşturdu, Shefaa böyle doğdu. O kavşakta, gelmeden önce var olan yollardan birine girebilirdik. Denenmemiş olanı seçtik. Biz yeni bir yol açtık. Bu yol size yüksek kalite ve sınırlı sayıda üretim vaat ediyor.
Bu vaat, arının emeğine, doğadan aldıklarını cömertçe sunuşuna duyduğumuz saygının gereğidir. Bu yolda yürürken size hiç karşılaşmadığınız sözler veriyoruz.
SATIN ALBu büyük filozof, Hayvan Araştırmaları adıyla bilinen yazılarında, yaklaşık 2400 yıl önce şunu söylemiş: “Bal arıları balmumu petekleri inşa ederler, bunun için de çiçeklerden ve özellikle söğüt, karaağaç ve başka yapışkanlı ağaçlardan 'gözyaşları' [damlalar] getirirler. Bunu başka hayvanlara karşı zemine de sürerler. Arıcılar bu işleme 'toz alma' adını verir. Ayrıca kovanın girişi genişse girişi daraltmakta bunu kullanırlar.”
Aristoteles’in ilerleyen iki bin yıl boyunca izini süren bilim insanları, arıların, kovanda delikleri kapatma, çatlakları örtmek için bir tür zamk ürettiklerini fark ediyorlar. Arılar, kovanda dışarıya kapalı bir hayatları var. Sürekli yakın temas halindeler ve birinin hastalığı hepsinin hayatına mal olacak. Arılar bunu biliyor. Ürettikleri bu yumuşak maddenin antiseptik özelliğiyle sağlıklarını koruyorlar. Aristoteles’in “gözyaşı” dediği bu mucize, kovanı kontrolsüz hava akımlarına ve rutubete karşı da koruyor.
SATIN AL